Kadına Yönelik Şiddete Karşı Hak Temelli Mücadele: Eşitlik ve Adalet İçin Birlikte
1930 yılında Dominik Cumhuriyeti’nde askeri bir darbe ile yönetime gelerek kısa sürede diktatörlüğünü ilan eden Trujillo’nun korku imparatorluğuna karşı Mirabel kardeşlerin başlattığı karşı devrim, Trujillo şahsında aynı zamanda erkek egemen sisteme karşı kadınların varoluş mücadelesinin de bir sembolü olmuştur. Öyle ki; Mirabel Kardeşlerin yarattıkları bu direniş ruhu kısa sürede diktatörlüğün kabusu haline gelmiş ve diktatör yanlılarınca katledilmelerine sebep olmuş, ancak bu katlediliş biçimi halkın bilincine kazınarak kısa sürede Trujillo’nun da devrilmesi ile sonuçlanmıştır. Nihayetinde Mirabel Kardeşler diktatörlüğü yıkan mücadelesiyle, dünyada ve Türkiye’de insan hakları savunucuları ve kadın hareketleri için önemli bir sembol haline gelmiş ve 1999 yılında da Birleşmiş Milletler, nam-ı diğer kelebeklerin katledildikleri gün olan 25 Kasım’ı “ Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Ve Dayanışma Günü ” olarak ilan etmiştir.
Kadına yönelik şiddet, tarihten günümüze dünya genelindeki en yaygın ve en kanıksanmış insan hakkı ihlali, toplumsal bir sorun ve sistemsel bir kriz olmaya devam etmektedir. Diğer yandan şiddetin tarihi ne kadar eski ise kadının buna verdiği cevap ve mücadele tarihi de elbette o kadar eski ve köklü olmuştur. Bir bütün olarak erkek egemen değer yargılarıyla şekillenen ataerkil sistem ve onun yaratımı olan cinsiyetçiliğe karşı kadının mücadele ve dayanışma azmi ile kararlılığı günümüzde de hız kesmeden devam etmektedir.
Bu minvalde Türkiye’de de yükselen kadın mücadelesi ve insan hakları savunucularının gayretiyle elde edilen büyük kazanımların, siyasal iktidarın dönemsel ve çıkar odaklı politika ve tercihleri ile zaman zaman büyük geriye dönüş ve kayıpları yaşadığı, başta İstanbul Sözleşmesi’nin (Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi) tek taraflı feshi ile de görülmektedir. Fesih kararının ardından görülen kadına yönelik şiddet vakalarındaki artış, devletin şiddetle mücadele kararlılığı ve iradesine olan güveni iyice sarsarken, kadınların mücadele ve dayanışmayı daha da güçlendirdiği bir süreci de beraberinde getirmiştir.
Bu bağlamda, 25 Kasım’lar tüm kadınların eşit ve özgür bir dünya özlemi ile bir araya geldiği, sınırları aşan birlik, beraberlik ve dayanışma ruhunun simgesi haline gelmiştir. Bugün İstanbul’da engellenmeye çalışılan gece yürüyüşlerinden, Diyarbakır’da yasaklanan ‘’Jin Jiyan Azadi’’ sloganlarına, kadınların ortak mücadele ve dayanışma zemini kurma çabalarına yöneltilen bu sistematik saldırılar karşısında kadınların sesi daha gür çıkmaya devam edecektir.
Elbette ki kadına yönelik şiddet bireysel düzlemde ele alınarak salt bir takım hukuki düzenlemeler ile çözülebilecek sorunlar değil, cinsiyet eşitliğine dayalı politikalarla toplumsal bir değişim ve dönüşümün sağlanması ile giderilmesi mümkün evrensel bir sorun olup, bu bağlamda devletlerin, sivil toplum örgütlerinin ve toplumun genelinin işbirliği içinde hareket etmesini elzem kılmaktadır. Bizler de sivil toplum örgütü olarak bu sorumluluğun bilinciyle, toplumsal farkındalığı arttıran ve cinsiyet eşitliğini temel alan politikaların geliştirilmesine katkı sunmaya devam edeceğimizi belirtir, 25 Kasım “ Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Ve Dayanışma Günü ” vesilesi ile tüm tarafları bu mücadelede sorumluluk üstlenmeye davet ederiz.